18 Temmuz 2011 Pazartesi

Bi Boşluk Hissi | Son Film Hakkında Atıp Tutuyorum

SEVGİ DOLU VOLDİŞŞŞŞŞ
a.k.a. dünyanın en saçma sahnesi

film en iyi açılış rekorunu kırmış. şurda 10 yıllık emeğim var lan insan iki üç dolar benim de cebime atar amk alla allaaa.

ulan çok hıncal uluç gibi olucam ama neyse ya dayanamadım; denizkabuğu kulübesi'nden gringotts'a çok hızlı geçmişler gibi geldi bana. sanki aynı günün içerisinde geçmiş gibi hepsi veya gerçekten de öyleydi filmde bilmiyorum geçen filmdeki kıyafetleriyle karşılaştırmadım. gringotts filmin en güzel bölümüydü bence. ürkünç cincüler falan. sakallı ron. hehehe. neyse. hogsmeade'e geldiklerinde niye yerde kar vardı lan onu anlayamadım ben. kar mıydı o bilemedim zaten. aberforth daha bi etkili konuşur "bu kardeşim var ya benim allahsızın önde gideni bayrak taşıyanı!!1" diye celallenir sandım olmadı ariana konusu da havada kaldı. neville filmin kahramanıydı bence. ayrıca luna/neville aşkı ne alakaydı la? tamam hannah abbott'la evlenmesi de "n'alaka la" denecek bi şeydi ama filmde ecnebinin canon pairing dediği şeyi görmek lazım di mi. (luna/nev negzel bi çift olurdu ama olmadı olamadı). uçuşan büyüler ölen insanlar yıkılan duvarlar böyle sadist duygularımı okşayacak bi hogwarts savaşı olsun istedim ama ı ıh. ayrıca lavender niye öldü yææ? veeee hardcore r/hr shipper olarak filmin genelinden daha çok merak ettiğim sahne; r/hr öpüşmesi. david yates kotarır diye düşünüyodum ama herhalde en büyük anti-ron taraftarı steve kloves kameranın açısını değiştirip sabote etmiş. sahne sadece ron'un kafasıydı amk ve en saçması uzuuuun uzadıya gösterilen long shot. he evet ben o anda en çok bilgisayar oyunu background'u gibi gözüken sırlar odası'nı görmek istiyorum öpüşen ron'la hermione'yi değil! teallam yaa. sonrasındaki "hehehehe öpüştük ya la hehehehe" kısmı sevimliydi hadi fazla hıncal uluç olmayayım. (şimdi giflere bakıyorum da tamam güzel sahneymiş ama o kafa... DVD çıksa da diğer açılardan görek bari.) harry/voldi sahneleri çok fena ya çok. atlamalar zıplamalar kafa kola almalar falan. lise çıkışı kavgası gibi birbirlerine girdiler resmen. ayrıca voldemort'un attığı bitchslap'leri de güldürdü beni resmen. süper-duygusal snape sahnesinde bile aklıma geldi tokatlar konsantre olamadım ağlayamadım resmen lan. yanımda fırk fırk diye ağlayan saliha'nın yanında duygusuz gibi kalıverdim halbuki güzeldi prens'in hikayesi sahnesi. harry ormana gitmeden önce ron'un mal gibi durması da pek bir steves kloves klasiğiydi yani. tek normal voldi/harry sahnesi ormandı sanırım. diriltme daşı'ndan çıkan lily bi iki damla yaş getirdi itiraf edeyim. ama sonrası? sırıta sırıta okulun önüne geliyor voldi bi komiklik bi şakalar herkes tepkisiz mal gibi bakıyo adamın suratına. nev sonra "ölmedi kalbimize yaşıyo..." tadında bi konuşuyo o kadar. ha bi de odun ginny "HEEAAARRİİEEEE" diyo o kadar. (tamam ginny odun olmasa da bonnie wright bir odun). halbusi kitapta neğaddar da epikti ama velhasıl burda lap diye hagrid'in kucağından düşen bir harry var. bellatrix de pek bi dandik öldü yahu. hele fred? resmen araya kaynadı ki ben en çok ona ağlarım diye düşünüyodum. percy'nin dönüşü yoktu, şaşırmadım. zaten percy'i oynayan eleman kendisi demişti "kesin keserler gerçi göremezsiniz" diye haklıymış çocuk. mürver asa'yı çat diye kırıp atmak da hangi zihniyetin ürünü bilemiyorum. ulan ona o kadar sahne yazacağınıza çıkartsaydın ya onları müdürün odasına koyaydı asayı harry yerine, alkışlasaydı bütün portreler. bakışaydılar dambıldor'la. "of amaan ya kim uğraşıcak o kadar aq" demişler herhalde tabi 10 yılın yorgunluğu falan. neyse. 19 yıl sonrası güzeldi korktuğum kadar kötü makyaj yoktu. ron'un göbişine kesin steve kloves karar verdi. "ron'un allah belasını versin ayı gibi yapın onu hermione düz kalsın hımmms aşkımmsss <3 <3 <3" dedi kesin. "onu her sınavda mutlaka geç olur mu rosie?" ya da gyrffindor'a girmezsen seni mirasımızdan çıkarırız gibi epik ötesi replikleri tabi ki de koymamışlardı filme. steve kloves film çıkmadan yakardı film rulolarını. evet ben steve kloves'u hiç sevmiyorum ya.

Filmdeki herkesi şöyle kucaklıyorum zira sosyal bakımdan voldiş'le eşitim.

ama güzeldi yaa güzeldi. 21 mayıs 2001 tarihinde annemin felsefe taşı'nı almasıyla başladı 4 gün önce şahane bi şekilde bitti. öyle yani.

30 Ekim 2010 Cumartesi

Moony Reis

cCc Remus Lupin cCc

bi dakka lan. bu kurt muydu köpek miydi? kurtsa padfoot reis ve ccc sirius o yüzden sordum. neyse. şu an dünya üzerinde sadece benim umrumda bu zaten.

Yok yok Lupin reis bu.

azkaban tutsağı'nı 345634286. kere seyretmem için bi sebep çıktıydı allahtan.

26 Ekim 2010 Salı

Sevgili Paul

Şu son aylarda ne içip yediysen, hangi sporu, diyeti yaptıysan, nebliyim, hangi fotoğrafçıyla hangi fotoşokçuyla çalıştıysan bana da bi çıtlat. Hadi be hacı.

Yoksa hepimiz gerçeği biliyoruz.............9nokta......
Ama sen de diyebilirsin ki "başak'cım ben 70'ine merdiven dayamak üzere olan hayatı her anlamıyla yaşamış, İngiltere'nin en zengin müzisyeni ve en kuul adamıyım. Sen şu 17 yaşındaki halinde her fotoğrafta götüm gibi çıkarken neden benim konser, toplantı vs. sonrası kötü ışıklarla ve kötü paparazziler tarafından çekilmiş fotoğraflarımı kritize ediyorsun?".

SAYGILAR AĞBİ

21 Ekim 2010 Perşembe

Ben 10 Yıldır Bunu Bekliyorum



Şu an 17 yaşında falanım. evet çok tırt bi cümle kurdum ama anladınız siz. İşte ben bu sahneyi Temmuz'da seyredicem ve hayvan gibi ağlıcam sinemada. Ama böyle nine ağlayışı gibi hem deli mutlu hem de anlamsız bi şekilde duygulu falan. Evet ben bir R/Hr shipper'ım ve BUNDAN GURUR DUYUYOM. (duygu başak ceylan: forever alone ama 2001'den beri heri potır seviyor)

17 Ekim 2010 Pazar

Press: Do you worry about smoking in public? Do you think it might set a bad example for your younger fans?
George: We don’t set examples. We smoke because we’ve always smoked. Kids don’t smoke because we do.
They smoke because they want to. If we changed we’d be putting on an act.
Ringo (whispering): We even drink.

15 Ekim 2010 Cuma

Reporter: I understand The Beatles have just recorded a new single?
John: Let It Be, folks!
Reporter: What is this record about?
John: Letting it be

14 Ekim 2010 Perşembe

Kitap Fuarları Bana Hep Hüzün Verir

terry ve graham'la kitap fuarındayken. (çok beyaz tenli olduğumdan gözükmüyorum)
Hayatımda ilk defa ilkokul 4'te mi ne gitmiştim kitap fuarına. Sanırım ilk fuar da o zaman olmuştu. Bilemiyorum tam. Bana kitap denince fuar denince aklıma Bab-ı Ali gibi bi yer gelmişti. Fesli mesli adamlar, Fransızca gasteler falan. Bilmiyorum o zamanlar kafam biraz karışıktı. O kadar yol gidip fuar alanı denilen yeri boydan boya halı kaplı, 3,558,000 popülasyonlu minik çaplı bir ülke olduğunu görünce gerçekten çok üzülmüştüm.
Hügo-Tolga Abi dergisi bi de Muzaffer İzgü'nün BEN GALATASARAYLIYIM diye bi kitabını almıştım. Bazı arkadaşlarım fen testi, türkçe testi falan almıştı şimdi onlar "başak mühendis mi olsam doktor mu olsam?" diyolar "ne bileyim ben mınakoyim" diyorum.

Küçükken en sevdiğim yazar Jules Verne'di.

"özür dilerim başak ama sırf beni okuduğun için büyüyünce nasa'da çalışmana izin vermeyecekler".

Fuarda Muzaffer İzgü'yü görmüştüm. Kitabını almamıştım ama imzasını istiyordum. Oh evet bebeyim çok istiyordum. "Meraba" dedim "imzanızı alabilir miyim?". Dedi "Ben başkasının kitabını imzalamıyorumm benimkilerden al". Aya Yolculuk vardı elimde. Sanırım o an Jules öbür taraftayken geliştirdiği makinasıyla bu evrene atladı ve "Hayır başak bunu yapamazsın. Benim kitabımı 'ahize' kelimesinin varlığından habersiz olduğu için 'telefonun konuşma yeri' diyen bir adama imzalatamazsın, izin vermiyorum" diye Muzaffer'in beyin dalgarıyla oynadı ve isteğimi refüze ettirdi. Ya bu ya da Muzaffer göt herifin teki.