Hayatım boyunca bunu söylemek istedim end yapamadım. Olmadı, olduramadım.
Bir nöbetçi duyuru okurken, arkadaki diğer nöbetçinin bir anlık tereddütü, içeriye hafiften bakmaları falan. Yancı kafası. Sahne korkusu gibi resmen.
Yaa bi de, bak o değil de, şu var bi de, kendilerinde hep "Görev yapıyorum olm. İt gibi dolaşmıyorum sizin gibi. Evime ekmek götürüyorum ben.
Şimdi bir başka sınıfa ne olduğu hakkında zerre fikrim olmayan birtakım kağıtlar imzalatıcam. Sonuçta emir kuluyum." havası var ya. İşte var o hava. Olmasın bence.
Hayatımda 3 defa nöbetçi oldum. Bir günü kar tatili edildi (ulan bi de erkenden gidip kalorifer yanını seçmiştim yeaaæææ. Halen daha üzülüyorum), bir diğerinde de sınavlar oldu, sonuncusunda da hocanın kahvaltısını almaya gitmiştim. Acıların en büyüğü top 10 listesinde ilk 5'e girebilir o bence. O derece pis bi iş.
Halbusi (sabaha kadar "
halbusi" demek istiyorum.) boyna asılan o kartın bir statü göstergesi, bir yere ait olma bildirgeci (yıllar geçse bile "
kanalı kontrol" kelime öbeeeni unutacağımı sanmıyorum.) olduğunu sanırdım. Hangi şerefless taksa o kartı, içim içimi yer idi. Çocukken bence herkes embesildi... veya ben öyleydim lan, bilemiyorum. Tenzih ederim.
Ben evde kendime bile, evet şahsıma bile kalkıp da çay koymuş insan değilim. Bi de sanki çok muhataplık dahilimdeymiş gibi bazı kişilere çay götürüp getiyor idim. Bütün bir bahçeyi elinde sürekli sarsılıp, damla damla tehditkar biçimde dökülen çaylar eşliğinde geçmek nasıl zalım oy, nasıl hayın oy, bir olaydır
BİLİR MİSİNİZ!!11!1!!111!!1birbir Bence bunu yaşamayan bilemez hafız.
Bu sene olamıcam sanırım nöbetçi. İstemiyorum da zaten. Ama eğer olursam, diğer nöbetçi duyuru yaparken kapının ardından içerideki tanıdıklarıma sırıtabilirim. Bilemiyorum.
ZAMAN GÖSTERİR
(Bold end büyük fontla yazarsam eğer müthişiko, harikuleyt, vurucu bir son gibi olur diye planlamıştım ama olmadı.)