28 Nisan 2010 Çarşamba

Pozişıns

Dogi Stayla
Dirsek Başa a.k.a ringo, george'un götünü elliyor


25 Nisan 2010 Pazar

İşte Mutluluk Böyle Bir Şey

"BİRTAKIM ÖLÜ İNSANLARA AİT ESKİ KAĞITLAR BULDUM LAAAAAAAAĞĞNNNH!!!1"

23 Nisan 2010 Cuma

Birtakım Ciddi Konularda Atıp Tutacağım

"Tutacağım" yazarken çok zorlandım. "Tutucam" işte. TDK kafası gibi, o ne öyle.

Hani böyle hayatının bi' döneminde biri "süpersonik" oluyo. "Sanırsam hayatımızın sonuna kadar böyle gidücük..." diye düşünüyosun. Ama sadece çok fazla yanyana durmaktan biribirinize benzemeye başlamışsınız. Aynı şeyleri dinlemeye, aynı şeyleri okumaya, aynı şeylere gülmeye başlamışsınız. Aradan bir süre geçince, fark ediyosun ki değilmiş aslında. Sadece "benzemişsiniz". Sonra sen başka birine benziyosun, kaynıyo ama aslında geri kalanı. FALAN. Şimdi aklıma ilkokul milkokul geldi de, o yüzden yazdım bunları.

Çok fazla başım ağrıyor.

Yazdığım kompozisyonlar nedeniyle disipline gidicem. Umurumda bile değil. Yoo dostum, hayır sevgili yoldaşlarım! Ne içimdeki edebi aşk ne de asi ruh korkuma engel olan! Ama gerçekten umrumda değil. Normalde gayet korkak bir insanım. Eğer kavga mavga olacaksa, cenin pozisyonuna girip tehlike anı geçene kadar beklerim. Sonuçta gözlüklüye vurulmaz. Lütfen ama. Aklından geçiren varsa spontane bi' şekilde dövsün beni. Üstünde fazla düşünürsem kendi kendimi dövmeye başlarım.

Başım daha fazla ağrıdı.

Yazı yazmayı sevmiyorum aslında. Okumayı da. Başım ağrıyor. Buna rağmen bir sürü önemli kitabı 10-15 yaş evremde okudum. Evet, şu an 15 yaşındayım. 1994 yılında Kört Kobeyn çok bi bok olacakmış gibi intihar ederken ben daha annemin göbek bağından yemek emikliyordum. Bi' kaç ay sonra da doğdım. Fredi Merküri'yle aynı gün hem de. O FREDİ MERKÜRİ oldu ben ne oldum. Üzülmüyor değilim.

Şakalanşaka. Üzülmüyorum.

Başım Ağrıyor

Acı ama gerçek.

Atarlı

-ağbiler şimdi kapak çekicez, taam mı?
+okey
-böyle etrafa bakın, trip atın bi şey yapın.
+okey vol. 2

15 Nisan 2010 Perşembe

Kompozişın


Çok deli azar yedim edebi görüşlerimden dolayı.

9 Nisan 2010 Cuma

Malkoçoğlu

Burçlardan atlayan George Arkın ve John Arkın.

3 Nisan 2010 Cumartesi

Matematik Adına

Tipikus Ösesemus Birincitus (aka "düzenli çalışmama borçluyum")

Evet, yanlış duymadınız.
Matematik adına,
hiçbir şey bilmiyorum.
Bugün yazımı Yılmaz Özdil kafasında
yazacağım.
Şaka lan şaka.
Yazmayacağım.
Yani yazıyı yazıcam da
Yılmazöz Dil tadında değil.

Demin ÖSS sorularına bakıyordum. Mutluluğu yakında arayan bir insan olduğum için 2009 ÖSS matematik sorularına baktım. Totalde 3 soruyu doğru yanıtladım. Onlar da ilk 5 soru arasında, keklik gibi duruyor. Şimdi böyle "ben çok akılsızım" ayağına yatıp akıllığının kralını yapacağımı zannediyorsanız, gerçekten yanılıyorsunuz. Çok büyük kerizlik yapıyorsunuz. İki tane daha çözmeye yeltendim ama kareköklü "şey"lerle nasıl işlem yapılacağını unuttuğum için yattı. İkisi sorudan biri olan harfli marfli soruyu ise mantığımla çözmeye çalıştım ama mantığım pek bir işe yaramadığı için sonuç hüsran oldu.
2008 OKS'sinde sanırım ya 4 ya da 5 net çıkarmıştım matematikten. Zaten 11 soru yapmıştım. 2012 YGS'si mi olacak artık ne olacaksa, orda da böyle bir performans bekliyorum. Ama bak fenden 14 net mi ne çıkarmıştım hacı, iyiydi bence. Millet leblebi gibi 400lerde sürterken 342 almak hafif koymuştu aile fertlerime. Uzaktan bakınca Galatasaray Lisesi'ne gidecek çocuk görüntüsü vermiştim sanırım. Ama sadece fitbol takımı olarak Galatarasaray'la uzaktan ilgim ve yakından alakam olduğunu sezememişler muhakkak.
Ha gerçi sanki çalıştım da böyle yeriniyorum, yakınıyorum. Çalışsam da aklım almayacağı için realitenin sınırlarını da zorlamak istemiyorum. Akranlarım gelecek üzerine birtakım kağıtlar adına işlem yaparken ben gelmiş şekersiz adaçayı içiyorum.

Peki ya
Mutlu muyum?
Ne bileyim lan.

Hasta Gibi

Öksürükten başka bir belirtisi yokken birden oldu. Yaşamıma devam etmem için ihtiyaç duyduğum 3 şey: Mendil, Bepanthen, çay. Hapşuruyorum. Hapşırıyorum. Hangisi doğru yazımı onu da bilmiyorum gerçi.
Benim bir burnum var. İki gözüm bir ağzım falan da var ama onlar bugünün konusu değil. O bahsettiğim burun, evet işte o burun, gün geçtikçe büyüyor. Kızarıyor. Acıyor. Noel Baba'nın geyikleri gibi oldum. Noel Baba'nın geyikleri nasıldır bilmiyorum gerçi, filmlerde hep olur ya, öyle işte. Bana ne elin süt kurabiye yiyen moruğundan. Ayrıca ne biçim adam o. Yaşını başını al, evlere gir sonra da süt iç, kurabiye ye. Manyak mısın lan sen?
Aslında konum bu da değildi.
Dün çok süpersonik şeyler yazarım diye girip, hata mesajı almıştım. "Yazma lan buraya" demişti blogger. Kırılmıştım. Üzülmüştüm. Şimdi de ne yazacağımı unuttum.
Şekersiz adaçayı içiyorum. Bu da bir gelişme.